Müslümanların İhtilaflarının
Sebebleri
Muhammed Ebu
Zehra
Müslümanlar itikat, siyaset ve fıkıh konusunda bir
takım mezheblere ayrılmışlardır. Bu ayrılışın sebeblerini açıklamaya geçmeden
evvel şu iki hususu belirtelim.
1-Bu ihtilaf dinin özüne yönelmemiştir. Genel bir
ifade ile, dinin temel temel prensiblerinden biri hakkında veya din bilgisinin
zorunlu olarak ortaya koyduğu içki, domuz ve hayvan leşi yasağı, mirasın temel
kaideleri gibi temel hususlarda ihtilaf olmamıştır. İhtilaf dinin rükünlerinin
dışında olan konularda olmuştur.
2-Şüphesiz, bir ihtilaflar, akide ve siyaset
çevresinde görüldüğü için yine de şer niteliğindedir. Bu konuda Buhari, Zeyneb
binti Cahş'ın şöyle dediğini rivayet eder: "Bir gün peygamber, yüzü kıpkırmızı
olarak uyandı ve şöyle dedi: La ilahe illallah, yaklaşan felaketten ötürü vay
Arapların haline"(Buhari: Enbiya7, Fiten4, Müslim:Fiten1,
İmam Ahmed 2/290, 291) Bu hadiste rasulullah kendinden sonra
çıkacak fitnelere işaret etmektedir.
İtikadi meseleler çevresinde ihtilaf etmenin şer
olduğunu belirtmemize karşın, hakkında kitap ve sünnetten bir nass bulunan konu
üzerinde yapılan fıkhi ihtilafın şer olmadığını da belirtmeliyiz. Tersine bu
ihtilaflar derin çalışmalara vesile olmuştur. Ömer b. Abdulaziz Ashabın fer'i
meselelerde ihtilafından hoşlanır ve şöyle derdi: "Ashabın ihtilaf etmemiş
olmasını istemezdim. Eğer onlar bir görüşte toplansalardı insanlar zorluğa
düşerlerdi.
Bu arada şu soru sorulabilir: "Rasulullahtan
sonra müslümanlar neden ihtilafa düştüler?"
Bunun cevabı da şudur: "İhtilafın bir çok sebebleri vardır. Genlede,
ihtilaf iki türlüdür. Birisi birliği bozmayan ihtilaftır ki ikincisi de bunun
aksine vahdeti parçalayan ihtilaftır. İşte bu ihtilaf siyaset ve yönetim
alanında meydana gelen ihtilaftır.
Şimdi bu iki tür ihtilafın bazı sebeblerine
değiinelim:
Irkçılık :
Irkçılık, ihtilafın sebeblerinden biridir. Hatta
İslam ümmetini parçalayan ihtilafın temelini teşkil eder. İslam Kuran ve
Sünnetle Irkçılığa karşı savaşaçmıştır. Rasulullah şöyle buyurur
"Irkçılığa davet eden bizden değildir."(Müslim, Ebu Davud, İbn Mace)
Bir başka hadisinde de şöyle buyurur: "Hepiniz Ademdensiniz,
Adem ise topraktandır. Arabın aceme üstünlüğü yoktur.Üstünlük takva
iledir."
Rasul zamanında Irkçılık bu delillerle bastırılmıştı.
Bu durum Şehid Halife Hz.Osmanın zamanına kadar devam etti. O zamanlarda
önceleri Emevi ve Haşimiler arasındaki rekabetin, sonraları hariciler ve
diğerlerinin ihtilaflarında etkisi büyüktür. Bilindiği gibi Haricilik Rabia
kabileleri arasında yayılmış ama Mudar kabilesinde ise yayılamamıştır. Rabia ve
Mudar kabileleri arasında cahiliye döneminde bir rekabet vardı ki Rasulullah
zamanında bu bastırılmıştı... Ne var ki, Hariciye fırkasıyla bu çekişme yeniden
oraya çıktı.
Hilafet Anlaşmazlığı :
Siyasi ihtilafın temel çıkışı da İslam ümmetini
Rasulullahtan sonra kimin idare edeceği meselesidir. Bu ihtilaf rasulun
vefatından hemen sonra çıkmıştır. Ancak bu tartışmanın yıkıcı bir tesiri
olmamıştır. İman gücü galib gelmiştir. Ancak bir şekilde daha sonra bu tartışma
yeniden alevlendi...
Müslümanların eski din mensublarına komşu
olması ve bunların bazı alışkanlık ve inançlarının islama sokulması:
Eskden başka bir din mensubu bir çok insan islama
girmişti. Bunlar islami hakikatleri, eski inançları ışığında ele almaya
başladılar. Bu nedenle önceleri aralarında yaygın olan bazı düşünceleri örneğin
"cebr ve ihtiyar" tartışmasını, Allahın zatı sıfatları ile aynı mı,
yoksa ayrı mı ollduğu gibi meseleleri müslümanlar arasında yaydılar.
Bu arada şunu da belirtmek gerekir ki, İslama
inanarak girenlerin yanında, gerçek itikadlarını gizleyerek sözde islama
girmiş, ancak içinde başka bir din gizleyen, islama sırf müslümanları ifsad
etmek için, girmiş bir grup da vardır. İbn Hazm bu konuda "El Fasl"
adlı eserinde şöyle der:
"Bu grupların çoğunun islam dininden çıkmasının aslı şudur:
Persler(İranlılar) geniş bir ülkeye sahip idiler. Tüm uluslara karşı
üstünlükleri vardı. Kendilerini de böyle görürlerdi. Bu sebeble de Arablar
tarafından devletlerinin yıkılması ağırlarına gitmişti de bir çok kez onu
yıkmaya çalışmışlardı. Ama Hakkın yardımıyla bu olmamıştı. Bazıları zahiren
müslüman oldular. Ehli beyt sevgisi ve Hz.Aliye yapılan zulmü kullanarak
şiilere yanaştılar. Nihayet onları İslamdan çıkardılar..."
Bu değerlendirme, her ne kadar Abdullah b. Sebe
taraftarları olan sebeiyye gurubu gibi sadece sapık Şiiliği (Şia ve şiiler
tamamen sapık addedilemez aşırı olanları ise tekfir edilmeye daha layıktır)
örnek olarak kullanmışsa da, diğer bir çok grubun durumuna uygun düşmektedir.
Bu tipler her grupta bulunur. Mutezileden ibn Ravendi, diğer gruplardan da
teşbih ve tecsim yapanlar gibi...
Felsefenin Tercüme edilmesi:
Sebeblerden birisi de tercüme faaliyetleridir.
Tercüme edilen kitabların çıkan ihtilaflardaki etkisi açıktır. Çünkü bir çok
felsefi nazariye islam düşüncesiyle çatışır durumda idi. Hatta Abbasiler
döneminde ümmet içerisinde sufistlerin iddia ettiği gibi şüpheciliği savunanlar
çıkmıştır.
Bu akımın etrafında etrafında çeşitli düşünceler
oluştu. Bunun etkileri bizzat din düşüncesinde dahi görüldü. Örneğin
Mutezilenin Allahı isbatlama yönteminde felsefe metodunu kullandığını, Kelam
ilminin de mutezili bir yolda gittiğini, bunlara cevap veren ehl-i sünnet
alimlerinde dahi mantıki ölçüler, felsefi tadilat ve soyut nakli incelemelerden
ibaret olduğunu görürüz.
Kapalı Meseleleri İncelemeye Girişmek:
Ulema arasında yayılan Felsefi düşünüş, onları
beşer aklının kesin bir çözüme kavuşturması mümkün olmayan mesleleri incelemeye
itmişti. Örneğin Allahın sıfatlarının isbat ve nefyi gibi... Bu mesleleri
inceleme konusu yapmak elbette ihtilafları da beraberinde getirecekti.
Özellikle Kelamcılar arasındaki ihtilaflar bu kabildendir.
Hikayeler (Kıssalar):
Hikayeler Hz.Osman döneminde ortaya çıktı. Hz.Ali
hikayecilere itibar etmemiş ve hatta onları camiden kovmuştu. Çünkü onlar eski
dinlerden alınma hikayelerle insanların kafasına hurafe ve efsaneler
sokuyorlardı. Bunların sayısı Emeviler döneminde oldukça arttı... Belki de
tefsir ve islam tarihi kaynaklarına "israiliyyat"ın girmesine sebeb, bu
hikayelerdir. Bu dönemde ortaya atılan bütün kıssalar, çeşitli meclislerde
ortaya atılan olgunlaşmamış görüşler içeriyordu. Bunların da ihtilafa neden
olması tabiidir. Özellikle de hikayeci bir mezheb sahibinin, bir düşünce
önderinin veya bir sultanın taraftarı olup diğer bir hikayeci de başka
birisinin taraftarı olduğunda, bu ihtilaf halka da sirayet eder ve köçtü sonuç
verir. Nitekim, islamın çeşitli dönemlerinde bu köçtü sonuç ortaya çıkmıştır.
Kuranda bulunan müteşabihat:
Allah Kuranda şöyle buyurur: "Al-i
İmran /7. Sana Kitab'i indiren O'dur. Onda Kitab'in temeli
Bu ayetle Kuranda müteşabihatın varlığı sabit
olmuştur. Bundan murad sınavdır. Allah kullarını bunlarla dener. Ancak bu tür
ayetlerin varlığı, alimlerin bu ayetlerin manası hususunda ihtilaf etmelerine
sebeb olmuştur.
Şer'i Hükümlerin Çıkarılması:
İslam şeriatının teremiz kaynağı Allahın kitabı ve
Rasulün sünnetidir. Ancak nasslar sınırlı, hadiseler ise sınırsızdır. Ortaya
çıkan her yeni hadise için hüküm çıkarmak ise kaçınılmazdır. Hüküm çıkarma
şekli, alimler elinde değişik metodlar kazanmıştır. Her biri belirlediği metodlar
dahilinde doğruyu ve doğruları tesbit etmeye çalışmıştır.
Şuna da dikkat etmek gerekir ki, şer'i hüküm çıkarmaktan kaynaklanan ihtilaf asla tehlikeli olmamış, aksine övgüye değer güzel bir sonuç vermiştir. Zamanla oluşan birikimden kurgu ve metod yönünden en sağlam bir kanuna denk, muhkem bir kanun çıkarılabilecektir. Böylece zaman geçtikçe, sağlam insan fıtratına en uygun bir sistem meydana gelecektir.